Seçim Gecesi Neredeydin?
Demokrasi, tüm
vatandaşların devlet organizasyonu içinde eşit haklara sahip olduğu bir yönetim
biçimidir. Demokrasinin araçları ise; meclis, siyasi partiler, anayasa, sivil
toplum örgütleri ve kolluk kuvvetleridir. Bu yapı içerisinde herkes eşit hak ve özgürlüklere
sahiptir. Kaldı ki sadece iktidarın geniş yetkilere sahip olduğu; yasama,
yürütme ve yargı gücünü elinde bulundurduğu yönetim şekline zaten demokrasi
değil, diktatörlük diyoruz. O nedenle muhalefetin sürekli susturulduğu, hak ve
özgürlüklerin kısıtlandığı, anayasayla hatta ve hatta insan hakları
sözleşmeleriyle teminat altına alınmış haklar hiçbir yönetim tarafından
engellenemez!
Her gün yükselen; gerginlik, aşağılama,
nefret, kendinden olmayanı hakir -daha da ötesinde düşman- görme, itham etme,
damgalama, aylardır -uzun yıllardır desem daha doğru olacak- giderek artan,
yüksek perdeden çıkan bu sesler halka yayıldı ve artık kutuplaşma ve gerginlik
kaçınılmaz oldu. Bu ruh hali içerinde girdik seçim dönemine ve gerginlik her
geçen gün adım adım arttı. Oysaki demokrasilerde siyasal partiler ve muhalefet,
halkın güvencesidir. Muhalif düşüncelerin, muhalefet partilerinin iktidar
tarafından sistemli olarak düşman olarak gösterilmesi, muhalifler üzerinde
düşman algısı yaratılması, hatta vatan haini ilan edilmesi, ülkeyi demokrasiden
daha uzak bir noktaya taşımaktadır. İktidara “Gerilimi durdur!” diye haykıran
milyonları duymamazlıktan gelmek, gerilimi her geçen gün arttırmak, iktidarın
aklında başka niyetler olduğunu düşündürüyor artık! Oysaki hepimiz aynı
gemideyiz!
Seçim günü oy sandıkları kapandıktan sonra
kendi sandığımdaki sayımı izlemek üzere oy verdiğim okula gittim. Okula
giderken biraz tereddütlüydüm. Görevlilerin zorluk çıkarabileceklerini
düşünerek evden çıkmadan önce yanıma anayasayı almayı da ihmal etmedim. Okula
vardığımda heyecandan bayılacak gibiydim, çünkü içimden yükselen ses ‘gidip o
sandığın başında olmalı, oylarını korumalısın’ diyordu. Okulun kapısına
geldiğimde kapılar kilitliydi, içerideki polisler bana uzaktan “Okula girmezsin!”
dediler. Ben de onlara ‘kapıyı açın!’ dedim. Sonunda görevli polis kapıyı açtı.
O’na sayımı izlemek istediğimi söyledim. Bana yeniden, “İçeriye giremezsin!”
diye diretti. Ben de O’na anayasayı gösterdim. ‘Gizli oy, açık sayım. Bu benim
hakkım’ dedim! İçeri girdi. Bir kaç kişiyle konuştu, bir yere telefon açtı ve
sonunda beni içeriye aldı. Aslında sayım süresince, okul kapılarının açık
olması gerekiyordu! Anayasanın bize verdiği yetkilere göre oylarımız açık
sayılır ve herkes bu sayımı görebilir. İçeriye girdiğimde gördüğüm manzara beni
şaşırttı. Her masada neredeyse 4-5 AKP’li vardı. Ayrıca partili birçok kişi
kapı kapı dolaşıp sonuçları alıyor, masada çıkan sonuçlara müdahale ediyor ve
rakiplerine göz açtırtmıyordu. Daha dehşet verici olan; masa başında oylarımızı
sayan kişilerin okuma yazma bildikleri, hatta 4 işlem yapabildikleri bile
şüpheliydi. Defalarca yanlış sayım yaptılar, rakamları tutturamadılar, hatta
birkaç kez “Ehhh canım! O zaman şöyle yazalım” dediklerini duydum. Ben, Fatih İlçesi’nde
oturuyorum. Her masadan başa baş oylar çıkmaya başlayınca gerilim arttı,
suratlar asıldı. Sandık başında görevli olanlar ne yapacaklarını, sonuçları
nereye yazacaklarını, tutanakları nasıl hazırlayacaklarını bile bilemiyorlardı.
Tutanaklar hazırlanıp müşahitler kopyalarını alsın diye seslendiklerinde, diğer
partilerin müşahitleri çıkmadı bile… Çünkü onlar, görev başında değildi! Oysaki
iktidar partisinin adamları defalarca gelip sonuçları aldılar. Ancak ben,
tutanaklar hazırlanıp, sandık başkanlarıyla birlikte ilçe seçim kuruluna
götürülene kadar oradaydım. Tutanakların hemen hepsinin kopyalarını alıp,
ertesi gün Seçsis’den kontrollerini yaptım.
Bu seçim gecesi, bana çok iyi bir demokrasi
dersi oldu. Eğer biz kendi oyumuza sahip çıkmazsak, o sandık başları her türlü
manipülasyona açık ve hatta bugüne kadar kullandığımız oyların doğru sayılıp
sayılmadığı bile su götürür. Öyle klavye kahramanı olmakla olmuyor bu işler
arkadaşlar… Yerinden kalkıp korkmadan davanın arkasında duracaksın, elini taşın
altına koyacaksın. “Aman bana bir şey olmasın”cılardansan, hiç konuşma arkadaş!
Fikir üretmeye, omuz omuza olmaya ihtiyaç var, boş lafa değil! Zekâ seviyesini
makarna ve kömürle ölçtüğün o insanlar, seçim gecesi görevlerinin başındaydı. Ya
sen neredeydin o gece?
Yok öyle umutları yitirip, karanlıklara savrulmak. Unutma! Aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak…
Nazım Hikmet
Ran
Benzer Haberler
- Halk Ekmek Fabrikası, Çerkezköy Halkının Umudu Oldu!
- Depremzedelerin Ziyareti, Yeni Eleştirileri Beraberinde Getirdi!
- ‘Depremzede Tebligatı’na, Yazılı Açıklama Geldi!
- “Eski Milletvekili” Sıfatını Kullanarak, Bu Projeyi Yapmak İstiyor!
- Yeni Bir Döneme Giderken, Engelliler Yine Yok Sayılmasın!
- Deprem Sonrası Konut Satışları Azaldı, Arsa Satışları Patladı
- Çorlu’da, Yağmur Altında 1 Mayıs Coşkusu!
- 01 Mayıs Kutlamaları, Atatürk Meydanı’nda Yapılacak!
- Bakanlığın Onayladığı PAKOP İçin Askı Süreci Başladı!
- “Şentop’un Talimatıyla Tayin” İddialarına Açıklama Geldi!