Taksim'in, Ayaklanma Tarihi
reklam
08 Nisan 2014
Taksim'in, Ayaklanma Tarihi

Taksim'in, Ayaklanma Tarihi

31 Mart Ayaklanması denildiği zaman herkes Mart ayının 31’ini düşünebilir, ama bu tarih eski takvimlere göredir. Günümüzde kullanılan takvime göre yıl dönümü 13 Nisan tarihidir.

31 Mart Ayaklanması denildiği zaman herkes Mart ayının 31’ini düşünebilir, ama bu tarih eski takvimlere göredir. Günümüzde kullanılan takvime göre yıl dönümü 13 Nisan tarihidir.

Bundan tam 137 yıl önce, 1876’da 1’inci Meşrutiyet kabul edildi. Ancak 2’nci Abdulhamit, Meşrutiyet ile birlikte yürürlüğe giren “Kanun-ı Esasi”yi, yani ilk anayasayı (2 yıl sonra) 1878’de askıya aldı. Halk, tadımlık da olsa yönetime katılmanın tadını almış, ama sadece 2 yıl geçerli olan bu anayasa Padişah tarafından kaldırılmıştı... Aradan 30 yıl geçti, 1908 tarihine gelindi... [1: Murat BARDAKÇI, “31 Mart’ta gericilerden önce bir kısım asker ayaklanmıştı”, Haber Türk Gazetesi, 12 Nisan 2009]

Bundan tam 106 yıl önce, Osmanlı’nın son yıllarıydı, büyük ölçüde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin öncülüğünde Genç Türkler’in özellikle de Rumeli’deki genç subayların baskısı sonucu 24 Temmuz’da yeniden yürürlüğe koymasını, yani 2’nci Meşrutiyet ilan edildi! [2: Özdemir İNCE, “Taksim Kışlası ve 31 Mart İsyanı”, Aydınlık Gazetesi, 28 Kasım 2012]”

Ülkede monarşinin etkilerinin hafifletilmesi yönünde reformlar yaşanmaya başlamıştı. Bunlardan bir tanesi de ordunun komuta kademelerinde eğitimli, genç, dinamik subayların aktif hale gelmeye başlamasıydı. Savaş potansiyeli yüksek bir ülkenin ordusunun silah teknolojisindeki yeniliklere ayak uydurabilmesi için bu değişimler gerekliydi. Yeniçerilerin kaldırılmasından bu yana çok zaman geçmişti ve ordunun içerisinde yetişmiş, kışla terbiyesi dışında hiçbir bilgisi olmayan, Türkçe’mize de “Alaylı” tanımını sokan subayların varlığı, sorun yaratıyordu. Bu sorunu gidermek için gerekli reforma, en göz önünde olan ve vasıfları en iyi olması gereken birlikten başlanmalıydı. Böylece Taksim Kışlası’nda bulunan avcı taburları seçildi.

“Meşrutiyet’i koruma” görevi Selanik’ten İstanbul’a getirilen avcı taburlarına verilmişti. Ama taburlar huzursuzdu. Ayaklanmadan bir müddet önce ordudan yetişen “Alaylı” denen subayların komutasında olan bu askerler “Mektepli” denen Harbiye mezunu subayların emrine verildi. Ama askerler, komutayı alan mektepli subayları istemiyorlardı.

Şeriat isteyen Derviş Vahdeti’nin yayımladığı, İngilizlerin finanse ettiği ve himaye edilen Volkan Gazetesi, muhalif Ahrar Fıkrası çevresi, İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti gibi kışkırtıcı ve destekçilerin arasında Prens Sebahattin, Mizancı Murat ve etkileri günümüzde de devam eden bazı tarikat şeyhleri bulunmaktadır.

“Olay öncesi askere dini vecibelerini yaptırmayan, sonra da “Din elden gidiyor” diye onları ayaklandıran, Volkan Gazetesi ile halkı sokağa döken; arkasından gidip Selanik’te “Meşrutiyet elden gidiyor, irtica hortladı” diye miting yaptırıp orduyu harekete geçiren aynı el! [3: Mehmet ORUÇ, “Osmanlı Devleti’ni bitiren vak’a!”, Türkiye Gazetesi, 22 Nisan 2009]”

Bugün, siyaset ve fikir çevrelerinde görüşleri önemsenen pek çok SÖZDE AYDIN, o günkü isyan hareketinin destekçisi olan tarikat şeyhleri ve yobaz elebaşılarına methiyeler düzebiliyor! Mesela bir “Aydın(?)” çıkıp; “Dağıstanlı Mizancı Mehmet Murat Bey, Rus eğitim sistemi içinde yetişmiş, dolayısıyla, özellikle ‘tarih bilinci’ çerçevesinde, çağdaşı olan Osmanlı aydınlarının bir hayli ilerisinde olan bir yazardı. [4: Murat BELGE, “Militarist Modernleşme”, İletişim Yayınları, 2011, Sayfa: 542]” şeklinde övgüler düzebiliyor…

12-13 Nisan gecesi Taksim Kışlasındaki avcı taburundaki görevli askerler, komutanlarını kışlaya hapsedip sokaklara döküldüler. Meşrutiyetin iradesini temsil eden Meclis-i Mebusan üzerine yürümeye başladılar… Ayasofya Meydanı’nda toplanıp havaya ateş açmaya başladılar.

“İsyanın devamı süresince Ayasofya ve Meclis-i Mebusan çevresi asilerin merkezi haline gelmişti… Bu arada, meclise gelmekte olan Adliye Nazırı Nazım Paşa, Ahmet Rıza Bey zannedilerek; Lazkiye Mebusu Şekip Arslan Bey de Hüseyin Cahit’e benzetilerek öldürüldü. [5: Erhan AFYONCU, Ahmet ÖNAL, Uğur DEMİR, “Askeri İsyanlar ve Darbeler”, Yeditepe Yayınları, 2010, Sayfa: 271]”

Türkiye’nin aydınlanma tarihinde önemli bir yeri olan bu ayaklanmayı incelemeye gelecek sayılarda da devam edeceğiz.

Hep sevgi ile kalın…

Editör : Tuğberk Erdem
2024 Okunma
KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu