Büyük Fırsat!
reklam
15 Temmuz 2014
Büyük Fırsat!

Büyük Fırsat!

Girişimcilik ile ilgili söylenecekler çok fazla. Ama kurtların ve çakalların tartışıldığı şu günlerde; serbest girişimcilik gibi konular pek popüler değil. Ya da sürekli gündemde kalamıyor desek daha doğru olur.

Serbest girişimcilik ile çakallık arasında gidip gelen sadece gündem değil! Trakya özelinde girişimcilik meselesinin dejenere edilişini işlemeye devam... Bu seferki konu: İBDÜ(*)!

Yine geldik İBDÜ’ye: (İşçi Başına Düşen Üretim)

Bir işletmenin, -eskilerin deyimi ile- vatana, millete faydalı olup olmadığını belirleyen bazı kriterler vardır. Bu ‘fayda’ tanımına endüstriyel dilde: TVİ (Toplam Verimlilik İndeksi) denir. TVİ(*)’nin yüksek olması o işten sağlanan faydanın yüksek olduğu anlamına gelir. Mesela bazı kamu kurumları sürekli zarar ettikleri halde TVİ değeri yüksektir. İşte bunun sebebi o kurumun paradan başka faydalara sahip olmasından kaynaklanır. Mesela yardım kurumları, -parasal açıdan- hiç kâr etmezler. Yöneticiler; bürokrat, politikacı ve siyasetçiler; sadece kâr-zarar kıyaslaması yaparken, parayı göz önünde bulundururlarsa bu tür kurumları; ya KAPATIRLAR, ya da SATARLAR! Ama o kurumun aslında ÇOK BÜYÜK SOSYAL FAYDALARI olduğunu göremezler! Yöneticinin bu durumu: Eğitiminin, yetersiz; bakış açısının, dar; gelecek görüşünün, miyop (hatta hiç göremiyor) olmasından kaynaklanır.

Bir indeks olarak TVİ, o işletmenin sosyal faydalarını gösteren önemli bir kriterdir. Bu sayede yöneticiler her şeyin ‘para’ değil, asıl kazancın ‘mutluluk’ olduğunu fark eder.

Körleşme son aşamada ise yönetici hiçbir şeyi göremeye bilir! Tabi miyopluk beyne de bulaştığında metastaz yapar ki o durumda algı da miyoplaşır. Eğer bu kişi, yönetici ise vatandaşın sorunları içler acısı bir hale gelir ki, o durumda; “Vay vatandaşın haline!” diyebiliriz.

İBDÜ, üretim ve istihdamın dengelerini korumanın en önemli kriteridir. Birim işgücü başına düşen üretimi belirler ve sosyal faydanın EN YÜKSEK olduğu durumu bulmanın EN KOLAY yoludur.

* * *

(*) İBDÜ ve TVİ: Çalışma hayatı ile ilgili analizler için geliştirdiğim tamamen bana ait, özgün tanımları olan terimlerdir. Bu terimlerin hesaplanması ile ilgili modeller, istatistik sınıflandırmaları ve özgün teorileri mevcuttur.

Her işletme ürettiği ürünü daha ucuza üretmeyi ister. Bu, işletmenin doğal güdülerinden biridir. Yöneticilerin görevlerinin başında ürünleri ile ilgili maliyet konusunda; fiyat iyileştirmeleri yapmak gelir.

Bir işletmede işgücünü azaltarak (açıkça yazalım ki anlamayan kalmasın: İŞÇİ ATARAK) elde edilen fiyat iyileştirmeleri o işletmenin sosyal faydasının düşmesine sebep olur. Bütün işlerin ve uğraşların nedeni olan insan, her konumdaki karar vericilerin gözden çıkaramayacağı en önemli unsurdur.

Bir işletme, büyük bir işletme gibi düşünüldüğünde; ülkeye ve vatandaşlara hizmet için var olan devlet de bir işletmedir. Siyasetçi, politikacı ve bürokrat gibi görevlerdeki tüm yöneticiler kendi kurumlarının yönetiminde aynı sosyal faydayı gözetmelidir. Üstelik bu kurumlar; Devlet Kurumu olduğu için; YÖNETİCİLER, KARARLARINDA: SOSYAL FAYDAYI GÖZETMEK ZORUNDADIR!

* * *

Kuş Gribi oldu, “kuşları öldür”; domuz Gribi oldu, “domuzları öldür”; Tavuk Vebası oldu, “EVLERDE TAVUK BESLEMEK YASAK. ÇUVALLARA DOLDURUN, ÖLDÜRÜN!” … Böyle saçma sapan politikalar dünyayı yönettiğini iddia edenlerin içine düştüğü ACİZ ve bir o kadar da REZİL durumu gösteren en önemli örneklerdir.

Ülkemizde tavuk üretimini sadece büyük çiftliklerde yapmayı planlayanlara yol veren zihniyet söylemese de; “Büyükbaş hayvan üretimi de sadece BÜYÜK GİRİŞİMCİNİN ELİNDE, BÜYÜK ÇİFTLİKLERDE, tamamen ithal hayvanlar kullanılarak ve DIŞA BAĞIMLI üretim sistemleri ile planlanıyor!” (Bu cümleyi tekrar, tekrar okuyun!)

* * *

Bizlere; bahçemizdeki kümesleri (ki çocukluğum koyunlar ve tavuklar ile dolu bir bahçede geçti), mahalle bakkallarını (ki o bakkallardan birinin oğluyum), ahırlarında inekleri (ki o çiftçilerden birinin torunuyum) çok görüyorlar!. Bu freni kopmuş kamyon gibi bayır aşağı hızlanarak, tam gaz giden politika üretim merkezleri; içine gömüldükleri çözümsüzlük paniğinin hezeyanları olarak: Yakında parklardaki meyve ağaçlarını, balkonlardaki saksıları ve salonlardaki kanaryaları da yasaklar.

Biz, daha bekleyelim...

Kahrolsun, çatlamayan sabır taşım!

Kahrolsun, kapalı gözüm, susan dilim ve boş duran ellerim!

Hep sevgi ile kalın…

Editör : Tuğberk Erdem
1790 Okunma
KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu