Kırkbeşlik
reklam
15 Temmuz 2014
Kırkbeşlik

Kırkbeşlik

Bu yazı, aslında iki aya yakın bir zaman öncesine ait… Doğum günümü hasta odasında, ellerim ayaklarım sargılar içerisinde, ağrılarla kıvranır bir şekilde geçirdiğim için küçük bir gecikme yaşandı.

Adını hatırlamıyorum, çok zaman oldu… Bir Kanadalı yazarın makalesinde buna benzer “yaş” yazısı okumuştum. Onunki, otuz yaş yazısıydı. Öfke kusuyordu ve hepsinde de haklıydı. İstatistik denen hain sistemi kullanarak aşağıdakine benzer bir tablo çizmişti:

Eğer;

100 yıl ömrüm olacaksa yüzde 45’i,

90 yıl ömrüm olacaksa yüzde 50’si,

75 yıl ömrüm olacaksa yüzde 60’ı,

70 yıl ömrüm olacaksa yüzde 65’i,

65 yıl ömrüm olacaksa yüzde 70’i,

60 yıl ömrüm olacaksa yüzde 75’i,

50 yıl ömrüm olacaksa yüzde 90’ı,

45 yıl ömrüm olacaksa yüzde 100’ü.

* * *

Bu liste var ya; çok hain bir liste! Yaşı 45’e gelmeyenler mutlaka kesip saklasın. 45 olduklarında bakar-bakar iç geçirirler. Niye mi? “Birisi, yıllar önce bize söylemişti. Ama biz bunca süreyi nasıl çabuk yaşadığımızı anlamadık” diye.

Mesela bugün 10 yaşında olan bir çocuk için listenin anlamlı olduğu gün geldiğinde, 80 yaşında olabilirim. Olabilirim diyorum, çünkü içinde bulunduğumuz şartlarda 80’i görmek büyük bir ŞANS. Evet, bizler, bizden 10 ya da 20 yaş büyüklere göre çok şansız bir nesiliz. Niye mi böyle diyorum, işte bazı örnekler:

Siyaseten:

Bizim nesil, kendilerinden öncekilerin yaşayıp, anlattıklarını dinlerken boş-boş baktı. Çünkü anlatılanları hiç göremedi. Bazı şeyleri hiç görememiş bir nesil olarak tarihteki yerini aldı. Pardon, “alamadı”! Çünkü tarih sadece olayları yazar. Bir şey yapmazsan, oraya yazılamazsın (ki!)...

12 Eylül Darbesi’nin çürüttüğü toplumsal yapının içerisinde birçok toplumsal içgüdünün aktarılamadığı ve körleştirme operasyonundan geçirilen en yaşlı nesil biziz. Çünkü o pislik ortaya çıktığında sadece 10-11 yaşındaydık ve bu pisliğin dışında bir gerçek hayat görmemiştik! Çevremiz, bir lağım faresi gibi pislikten beslenen siyasiler, bürokratlar ve sürekli gülümseyerek sistemin çarklarını yağlayan kalabalıklar ile doluydu.

Bitmedi; “Kanatları kırpılmış bir kuş gibi” diye tarif eden iyimser şairin aksine, içimize saman doldurulduğunu da gördük.

Ticareten:

12 Eylül tufanı, bir tür pislik boşalması gibi tüm yurdun üzerine çöktüğünde bu gübre ortamından semiren bazı tombul parazitler yolumuzu yeniden çizmeye başladı. O günün kılavuzları, kemirgenlik konusunda sistemler geliştirecek kadar pişkinleşmiş, “Sömürünün”, “Yağmanın”, “Talanın” kitaplarını yazmış olan Batılı ağaların paçalarına yapıştılar.

Ülkemizin, serbest piyasa sosuna bulanmış zokayı afiyetle yutmasına 'icraat' diye anlatıp üstüne de alkış toplamayı bildiler.

Tehtid ediyorum:

Önümüzdeki yıl, yazmaya elim erirse yine bir “yaş” yazısı yazacağım ama:

Evet, bir dahaki yıl, “KIRKALTILIK” yazma hakkım olacak! Belki o zamana kadar birileri KRALIN ÇIPLAK olduğunu görür...

Bunu, açık bir tehdit olarak da alabilirsiniz!

Ama TV başında oturup, bir elinizde çayınızı, öbür elinizde malum şeyinizi (kumandayı) avuçlamış halde, salak-saçma programları seyretmek dururken bu tür meseleler ile kim ilgilenir ki?

Di mi ama?!

Hep sevgi ile kalın…

Editör : Tuğberk Erdem
1916 Okunma
KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu