Türk Toplumları'nda Kadın
reklam
15 Temmuz 2014
Türk Toplumları'nda Kadın

Türk Toplumları'nda Kadın

Eski Türk toplumlarında aile en önemli sosyal birlik olduğundan ailenin temelini teşkil eden kadın öyle yüce bir mertebeye konulmuştur ki, kadını böylesine yüce bir varlık haline getiren töreye, kültüre hayran olmamanın imkânı yoktur.

Kadın, erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklarının anası olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi, Türk ırkının tek bereket kaynağıdır. Kendisine verilen bir takım haklardan dolayı; hanların, hakanların ve cengâverlerin önünde saygı ile eğildikleri bir şeref abidesidir.

Türk destanlarında kadın, ilahi bir varlık konumuna gelmiştir. Öyle ki; erişilip dokunulması, koklanması, kısaca beş duyu ile algılanmasının imkânı yoktur. Yaradılış Destanı’nda Tanrı’ya insanları ve dünyayı yaratması için fikir ve ilham veren, “Ak Ana” adında bir kadındır. Oğuz Kağan’ın ilk karısı, karanlığı yararak gökten inen mavi bir ışıktan, ikinci karısı ise kutsal bir ağaçtan doğmuş insanüstü varlıklardır. Yakutlar’da “Ak Oğlan”, ağacın içinden çıkan nurlu bir kadın tarafından emzirilmiştir. İlk Türk yazıtlarından olan Bilge Kağan Kitabesi’nde; “Sizler anam hatun, büyük annelerim, ablalarım, hala ve teyzelerim, prenseslerim…” hitabıyla söze başlanır.

En eski Türk inancına göre “han ile hatun”, gök ile yerin evlatlarıdır. Kadın burada, yedinci kat göktedir. Kadına, böylesine bir kutsallık veren törede; kadının dövülmesinin, horlanmasının, itilip kakılmasının imkânı yoktur. Zaten Türk kültüründe ve destanlarında da böyle bir durum göze çarpmamaktadır. Türk destanlarında kadın, erkeğin daima yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır.

Dede Korkut Hikâyeleri’nden olan Deli Dumrul’da; Dumrul, canının yerine can bulma çabasına girince, bunu kadınından bulmuş, kadını ona hiç çekinmeden “canını vereceğini” söylemiştir. Yine Türk kültüründe destan kahramanları; iyi ata binen, iyi kılıç kullanan, iyi savaşan kadınlarla evlenmek istemektedir. Nitekim yine Dede Korkut’taki Bamsı Beyrek Hikâyesi’nde yer alan Banu Çiçek, bunun en güzel örneğidir.

Kırgızların Manas Destanı’nda kadın, evin namusunun koruyucusudur. Kahramanlar ahlak dışı bir iş yapacakları zaman, kadın onlara mani olmaktadır. Kazaklar’da kadına verilen değer, şu atasözüyle ne güzel anlatılmıştır: “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik kadındır.”

Tüm Türk destanlarında; sarsılmaz bir saygı, sevgi ve sadakat vardır. Gerdeğe girdiği gün, murat alıp vermeden yalnız kalan kadın (gelin), kocası dönünceye kadar onu bekleyeceğine ve üzerine bir erkek sinek bile kondurmayacağına ant içerdi.

Kadınların, savaşta düşmanın eline geçmesi büyük bir zillet sayılırdı. Destanların hiçbirinde şehveti andıran çirkin olayların olmayışı, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Oğuz Kağan Destanı’nda, ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği ifade edilirken; İran’ın ünlü destanı Şehname’de bu tür ahlaksızlıkların hikâye edildiği ortadadır. Örneğin Şehname’nin kadın kahramanlarından olan Südübe, Siyavuş’a âşıktır ve ona çirkin tekliflerde bulunur: “Hadi gel, kimsenin haberi olmadan beni bir kere sevindir de, gençliğimin günlerini tazelendirip onların bana yeniden bağışlayıver.” Banu Çiçek ile buradaki kadın tipini karşılaştırmaya gerek bile yoktur.

İranlı bir tarihçi olan Gerdizi de; “Malumdur ki Türk kadınları çok iffetlidirler” derken, Türk kadının ahlakî temizliğini övmektedir. Bu övgü boşuna değildir. Nitekim kadın adları arasında, temiz, faziletli manasına gelen; “Hun, Sabir, Arig, Ank, Uygur Silig, Kazan Silu” gibi adların bulunması sebepsiz değildir. Aynı şekilde İbn Batu-ta, Seyahatnamesi’nde Kırım’daki hatıralarını anlatırken şöyle demektedir. “Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türklerin kadınlara gösterdiği hürmetti. Burada kadınlarının kıymet ve derecesi erkeklerinkinden çok üstündür.”

İslamiyet öncesi Türk topumun da, kadınsız bir iş görülmezdi. Daha önce belirttiğimiz gibi, kadın erkeğinin tamamlayıcısıdır. O sürekli erkeğinin yanındadır. Hanların buyrukları, yalnız “Hakan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamışsa, geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devlet elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Törenlerde, şölenlerde kadın, hakanın soluna oturur, siyasî ve idarî konulardaki görüşlerini beyan ederdi.

Devam edecek…

Editör : Tuğberk Erdem
1836 Okunma
KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu