Her 10 Kadından Biri Risk Altında!
reklam
26 Kasım 2011
Her 10 Kadından Biri Risk Altında!

Her 10 Kadından Biri Risk Altında!

Tedavi yöntemlerindeki gelişmelere rağmen meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türlerinin başında geliyor. ABD’ de yapılan bir araştırma, her 10 kadından birinin meme kanserine yakalanma riski olduğu gerçeğini, açıkça ortaya koyuyor.

Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhisin büyük önem taşıdığını ifade eden Yaşam Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ünal Sabancı; “Dünyanın pek çok ülkesinde, meme kanserinin önüne geçebilmek amacıyla tarama programları uygulanmaktadır. Meme kanserinin erken teşhis edilebilmesi için yapılması gereken işlemleri; kişinin kendi memesini muayenesi etmesi, doktor tarafından meme muayenesi yapılması, mamografi ve doktorun gerekli gördüğü diğer tamamlayıcı tetkiklerin yapılması şeklinde sıralayabiliriz” dedi.

Meme kanserinde risk faktörleri nelerdir?

Yaptığı açıklamalara devam eden Sabancı; “Ailesinde ve yakın akrabalarında meme kanseri olanların, ilk âdetini 12 yaşından önce görenlerin, menopoza 55 yaşından sonra girenlerin, hiç doğurmayanların, menopozda aşırı kilo alanların, alkol ve sigara kullananların meme kanserine yakalanma riski daha fazladır. Annesinde meme kanseri olan kadınlar, annelerinin kansere yakalandığı yaşın 10 yıl öncesine giderek takiplerine başlamalıdırlar. Bununla birlikte memede fark edilen tümörlerin hepsi kanser olmayıp, çoğu iyi huyludur. Fakat bu durumun tetkik edilerek, doğru teşhisin konulması gerekmektedir. Bu da Genel Cerrahi Uzmanları’nın yapacakları değerlendirmeler sonucunda ortaya çıkar” diye konuştu.

Meme kanserinin belirtileri nelerdir?

Meme kanserinin belirtileri konusunda da bilgiler aktaran Sabancı; “Hastalar -düzenli olarak klinik muayene yaptırmıyor ve mamografi çektirmiyorsa-, memede fark ettikleri genellikle ağrısız, sert, sınırları düzensiz ve hareketleri sınırlı bir kitle (sertlik) ile doktora müracaat ederler. Bazen; meme başında çekilme, meme derisinde çöküntü, koltuk altında kitle ve meme başından kanlı akıntı yakınmaları olabilir. Bu durumlarda, vakit geçirilmeden doktora gidilmelidir. Bugün modern tıpta asıl amaç, memedeki kanseri henüz bir şikâyet nedeni olmadan, düzenli çekilen mamografide henüz birkaç mm iken yakalamaktır” dedi.

Meme kanseri neden olur?

Meme başından kendiliğinden olan, tek taraflı ve kanlı-serum rengindeki akıntıların önemli olduğunu vurgulayan Sabancı; “Meme kanserinin kesin nedenini bilmiyoruz. Bununla birlikte hormonel faktörlerin (östrojen ve progesteron) önemli rol oynadığını biliyoruz. Erken adet gören, geç menopoza giren, menopozda uzun süren hormon tedavisi alan ve hiç doğurmayan kadınlarda meme kanserinin sık görülmesi, bu faktörlerin rolünü doğrulamaktadır. Meme kanserinin tedavisinde de östrojen hormonunun etkisini yok eden ilaçların kullanılması ve bunların yararlı olması da bu görüşü desteklemektedir” şeklinde konuştu.

Nasıl teşhis edilir?

Sabancı; “Meme kanserinin erken teşhisi için 3 ayrı tarama yöntemi vardır; kadınların kendi kendini muayenesi, kadınların klinikte doktor tarafından muayenesi ve mamografi (meme filmi) çektirilmesi. Kendi kendini muayenede, kadınların 20 yaşından itibaren ayda bir kez (adet başlangıcından sonraki 10 gün içerisinde) kendilerini muayene etmeleri önerilmektedir. Bu muayenede, özellikle deriye ve meme başına yakın olan tümörleri erken fark etme şansı olabilir. Ayrıca kadının meme kanserinin farkında olması ve bu hastalığı ciddiye alması için de kendi kendini muayeneyi öğrenmesi ve yapması şarttır. Muayene sırasında fark edilen en ufak bir değişiklik için doktora gidilmelidir. Doktor tarafından muayene, klinik ortamlarında söz konusudur. 30 yaşından itibaren her kadının yılda bir defa genel cerrahi uzmanı tarafından muayene edilmesi gerekir. Son tarama yöntemi ise mamografidir. 35-40 yaş aralığında bir defa mamografi çektirilerek, daha sonraki kontrollere örnek teşkil edecek bir film elde edilebilir. Daha genç kadınlarda meme dokusu çok yoğun olduğundan mamografide iyi bir görüntü elde edilememektedir. Bununla birlikte, bazı özel durumlarda istenebilir. 40 yaşından sonra yılda bir defa mamografi çektirilmelidir. Meme kanserlerinin yaklaşık dörtte üçünün, mamografide görülebildiği unutulmamalıdır. Özellikle birkaç mm’lik kireçlenme adacıkları fark edilebilir” dedi.

Ultrasonografi ve meme emarı

Yaptığı açıklamalara, ultrasonografi ve meme emarı konusuyla devam eden Sabancı; “Ultrasonografi; özel bir sistemle memeye gönderilen ses dalgalarının yansıması ve bunların ekranda görüntülenmesidir. Daha çok genç kadınlarda ve fark edilen kitlenin kist olup olmadığının ayırt edilmesinde kullanılır. Bazı yoğun memelerde mamografiye yardımcı olmaktadır. Radyasyon verilmediğinden, sıkça yapılabilir. Meme emarı ise; memenin elektromanyetik bir ortamda ve damardan karşıt madde verilerek görüntülenmesidir. Yukarıda belirtilen tanı yöntemlerinin tamamlayıcısıdır ve pahalıdır. Çok özel durumlarda meme cerrahı tarafından istenebilir. Vücudunda metal bulunan hastalar (kalp pili, protez vs.) çektirmek için doktorlarına danışmak zorundadırlar” diye konuştu.

Kan tahlili, erken teşhise yardımcı olur mu?

Sabancı; “Maalesef meme kanserinin erken tanısı için yapılabilecek bir kan tahlili yoktur. Meme kanserli kadınlarda CA15-3 ve CEA gibi tümör belirteçleri bazen yükselebilir ve hastalığın takibinde kullanabilir. Muayene ve yapılan görüntüleme yöntemlerinde ortaya çıkan her kitleden biyopsi yapılmasına gerek yoktur.Kanser şüphesi olan kitleden biyopsi yapılır ki, buna ancak konunun uzmanı genel cerrah karar verebilir. Değişik yöntemlerle biyopsiler(ince iğne, kalın iğne, açık biyopsi vs) yapılarak kesin tanı konur. Tanı konulduktan sonra tedavi seçenekleri hastaya ve hastalığın evresine göre değişiklikler gösterir. Nasıl bir tedavi protokolü uygulanacağına hasta ile ayrıntılı görüşülerek birlikte karar verilir” dedi.

Editör : Tuğberk Erdem
2750 Okunma
KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu