Her 10 Kadından Biri Risk Altında!
Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme
kanserinde de erken teşhisin büyük önem taşıdığını ifade eden Yaşam Hastanesi Genel
Cerrahi Uzmanı Doç.
Dr. Ünal Sabancı; “Dünyanın pek çok ülkesinde, meme kanserinin önüne geçebilmek
amacıyla tarama programları uygulanmaktadır. Meme kanserinin erken teşhis
edilebilmesi için yapılması gereken işlemleri; kişinin kendi memesini muayenesi
etmesi, doktor tarafından meme muayenesi yapılması, mamografi ve doktorun
gerekli gördüğü diğer tamamlayıcı tetkiklerin yapılması şeklinde
sıralayabiliriz” dedi.
Meme
kanserinde risk faktörleri nelerdir?
Yaptığı açıklamalara devam eden Sabancı; “Ailesinde
ve yakın akrabalarında meme kanseri olanların, ilk âdetini 12 yaşından önce
görenlerin, menopoza 55 yaşından sonra girenlerin, hiç doğurmayanların, menopozda
aşırı kilo alanların, alkol ve sigara kullananların meme kanserine yakalanma
riski daha fazladır. Annesinde meme kanseri olan kadınlar, annelerinin kansere
yakalandığı yaşın 10 yıl öncesine giderek takiplerine başlamalıdırlar. Bununla
birlikte memede fark edilen tümörlerin hepsi kanser olmayıp, çoğu iyi huyludur.
Fakat bu durumun tetkik edilerek, doğru teşhisin konulması gerekmektedir. Bu da
Genel Cerrahi Uzmanları’nın yapacakları değerlendirmeler sonucunda ortaya
çıkar” diye konuştu.
Meme
kanserinin belirtileri nelerdir?
Meme kanserinin belirtileri konusunda da
bilgiler aktaran Sabancı; “Hastalar -düzenli olarak klinik muayene yaptırmıyor
ve mamografi çektirmiyorsa-, memede fark ettikleri genellikle ağrısız, sert,
sınırları düzensiz ve hareketleri sınırlı bir kitle (sertlik) ile doktora
müracaat ederler. Bazen; meme başında çekilme, meme derisinde çöküntü, koltuk
altında kitle ve meme başından kanlı akıntı yakınmaları olabilir. Bu durumlarda,
vakit geçirilmeden doktora gidilmelidir. Bugün modern tıpta asıl amaç, memedeki
kanseri henüz bir şikâyet nedeni olmadan, düzenli çekilen mamografide henüz
birkaç mm iken yakalamaktır” dedi.
Meme
kanseri neden olur?
Meme başından kendiliğinden olan, tek taraflı
ve kanlı-serum rengindeki akıntıların önemli olduğunu vurgulayan Sabancı; “Meme
kanserinin kesin nedenini bilmiyoruz. Bununla birlikte hormonel faktörlerin
(östrojen ve progesteron) önemli rol oynadığını biliyoruz. Erken adet gören,
geç menopoza giren, menopozda uzun süren hormon tedavisi alan ve hiç doğurmayan
kadınlarda meme kanserinin sık görülmesi, bu faktörlerin rolünü
doğrulamaktadır. Meme kanserinin tedavisinde de östrojen hormonunun etkisini
yok eden ilaçların kullanılması ve bunların yararlı olması da bu görüşü
desteklemektedir” şeklinde konuştu.
Nasıl
teşhis edilir?
Sabancı; “Meme kanserinin erken teşhisi için
3 ayrı tarama yöntemi vardır; kadınların kendi kendini muayenesi, kadınların
klinikte doktor tarafından muayenesi ve mamografi (meme filmi) çektirilmesi. Kendi kendini muayenede, kadınların 20
yaşından itibaren ayda bir kez (adet başlangıcından sonraki 10 gün içerisinde)
kendilerini muayene etmeleri önerilmektedir. Bu muayenede, özellikle deriye ve
meme başına yakın olan tümörleri erken fark etme şansı olabilir. Ayrıca kadının
meme kanserinin farkında olması ve bu hastalığı ciddiye alması için de kendi
kendini muayeneyi öğrenmesi ve yapması şarttır. Muayene sırasında fark edilen
en ufak bir değişiklik için doktora gidilmelidir. Doktor tarafından muayene, klinik
ortamlarında söz konusudur. 30
yaşından itibaren her kadının yılda bir defa genel cerrahi uzmanı tarafından
muayene edilmesi gerekir. Son tarama yöntemi ise mamografidir. 35-40 yaş aralığında
bir defa mamografi çektirilerek, daha sonraki kontrollere örnek teşkil edecek
bir film elde edilebilir. Daha genç kadınlarda meme dokusu çok yoğun olduğundan
mamografide iyi bir görüntü elde edilememektedir. Bununla birlikte, bazı özel
durumlarda istenebilir. 40 yaşından sonra yılda bir defa mamografi çektirilmelidir.
Meme kanserlerinin yaklaşık dörtte üçünün, mamografide görülebildiği
unutulmamalıdır. Özellikle birkaç mm’lik kireçlenme adacıkları fark edilebilir”
dedi.
Ultrasonografi ve meme emarı
Yaptığı açıklamalara, ultrasonografi ve meme
emarı konusuyla devam eden Sabancı; “Ultrasonografi; özel bir sistemle memeye
gönderilen ses dalgalarının yansıması ve bunların ekranda görüntülenmesidir.
Daha çok genç kadınlarda ve fark edilen kitlenin kist olup olmadığının ayırt
edilmesinde kullanılır. Bazı yoğun memelerde mamografiye yardımcı olmaktadır.
Radyasyon verilmediğinden, sıkça yapılabilir. Meme emarı ise; memenin
elektromanyetik bir ortamda ve damardan karşıt madde verilerek
görüntülenmesidir. Yukarıda belirtilen tanı yöntemlerinin tamamlayıcısıdır ve
pahalıdır. Çok özel durumlarda meme cerrahı tarafından istenebilir. Vücudunda
metal bulunan hastalar (kalp pili, protez vs.) çektirmek için doktorlarına
danışmak zorundadırlar” diye konuştu.
Kan
tahlili, erken teşhise yardımcı olur mu?
Sabancı; “Maalesef meme kanserinin erken
tanısı için yapılabilecek bir kan tahlili yoktur. Meme kanserli kadınlarda
CA15-3 ve CEA gibi tümör belirteçleri bazen yükselebilir ve hastalığın
takibinde kullanabilir. Muayene ve yapılan görüntüleme yöntemlerinde ortaya
çıkan her kitleden biyopsi yapılmasına gerek yoktur.Kanser şüphesi olan
kitleden biyopsi yapılır ki, buna ancak konunun uzmanı genel cerrah karar
verebilir. Değişik yöntemlerle biyopsiler(ince iğne, kalın iğne, açık biyopsi
vs) yapılarak kesin tanı konur. Tanı konulduktan sonra tedavi seçenekleri
hastaya ve hastalığın evresine göre değişiklikler gösterir. Nasıl bir tedavi
protokolü uygulanacağına hasta ile ayrıntılı görüşülerek birlikte karar
verilir” dedi.
Benzer Haberler
- Ramazan Bayramı Sofraları, Sağlığınızdan Etmesin!
- SSPE Hastaları ve Yakınları Çare Arıyor!
- Minik Öğrencilere, Ağız ve Diş Sağlığı Eğitimi Verildi
- Başkan Yüksel, Tüm Vatandaşlara Aşı Çağrısında Bulundu
- Vatandaşlarımızın Sağlığı, Bizim Sağlığımızdır!
- Ergene Belediyesi, Aile Danışmanlığı Hizmetine Başladı
- Koronavirüs (COVID-19) Salgınıyla Mücadelede Taviz Yok!
- Rumeli İskelesi, COVID Aşı İstasyonu Haline Geldi
- Tura Katılan 35 Tekirdağlı, Karantinaya Alındı
- 24 Bin 82 Aile Hekimine, “Sosyal Medya” Ayarı Verildi!