Tekirdağ'ın Derebey Kalıntıları
reklam
22 Eylül 2014
Tekirdağ'ın Derebey Kalıntıları

Tekirdağ'ın Derebey Kalıntıları

Yüzyıllardır değişmeyen bir kaderi paylaşıyoruz. Trakya insanının Güney Doğu insanıyla özdeş bir kaderi bu bahsedeceğim konu. Köklü geçmişin, bu derebey kalıntısı ağalarından söz ediyorum.

Büyük bir köy olarak gördükleri Tekirdağ’ı ve en önemlisi de içinde yaşayan insanları bir şekilde maraba olarak görme alışkanlığından vazgeçemeyişleri, maalesef bu kenti ve bölgesini geri bırakıyor. Urfa modeli bu ağalık düzeni garip gelecek sizlere, ama kökeni Urfa’ya kadar uzanan akraba ilişkileri ve kök bağları var.

Ağalık düzeni, doğudan sürgün bu zengin hayatların Trakya’da yeniden dirilttikleri bir yaşama biçimidir. Tekirdağ’ın en meşhur aileleri var, bu derebey kalıntısı ağalar arasında. Siz onları Trakyalı hatta Tekirdağlı zannedersiniz. (Kendilerini öyle yutturmuşlar.) Siyasetin içine de çöreklenerek, devletin yatırım akışını, bölgede yıllar yıllardır denetlemiş ve kontrol etmişler. Trakya’nın bu sürgün ağalık kalıntısı aileleri, zamanla yeni feodalitenin kalıntısı olarak bu kentin finansal akışını elinde tutarak, gelişmenin önüne set kurmuş, hatta bölgenin geri kalmasının da birinci sorumlusu olmuşlardır. Geniş arazi sahibi olan bu aileler, siyasi gücü de kontrol ettiklerinden bugün bu kentin sosyo-ekonomik geri kalmışlığının da sorumlusudurlar.

Tarihte Osmanlı’da ilk mülk edinimi, 1877’de Osmanlı Rus harbi ile başlar. Tapu kayıtlarının ilk başladığı yıllardır ve devlet arazisinden şahsi mülke geçiş dönemidir. Devasa arazilerin tek kişinin mülkiyetine verilerek oluşturulan yeni derebeyler, milyonları köleleştirmiş ve imparatorlukların da bir nevi sonunu getirmiş. Oysa küçük aile işletmeleri tarımda çok önemlidir ve Doğu Roma’yı Batı Roma’dan daha fazla ayakta tutan da bu sistemdir. Bu mono kültürü yücelten anlayış, Osmanlı ağalık düzenini yok etmek adına verdiği mücadeleyi kaybetmiş, Cumhuriyet dönemi de belli noktaya taşıyamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin de 1934-1936 yıllarında Trakya’da ve Türkiye’de hükümet binaları yanmış, bu yangınlarda en önemli zararları da tapu daireleri görmüştür, neden? (Dikkat edin, o tarihler de gayrimüslimlerin tapu kayıtları yok edilmiştir.) Gene 1971’in 12 Mart’ından sonra toprak reformu kanunları çerçevesinde gerçekleşecek olan toprak reformunda, 67 ilden Doğu’dan Urfa, Batı’dan da Tekirdağ pilot vilayet olarak seçildi! Batı’yı ve Doğu’yu temsil eden iki uç örnekte de sonuç başarısız oldu. Başarılsaydı neler olurdu diye üzerine kafa yormaksa, bilim insanlarına kalsın.

Cumhuriyet dönemi ile birlikte hâkim siyasetin de içinde aktif rol alan bu derebey kalıntısı ağaların, ön gördükleri kadarı ile yetinen kentler ve yakın bölgesi; maalesef günümüze gelindiğinde tartışmasız geri kalmışlığın pençesindedir. Ağalar siyaset sahnesinde boy göstermeye başladıkları an itibari ile maalesef bölgelerinin gelişmesine katkı koymak yerine, bölgelerindeki hâkimiyetlerinin devamı adına bölgelerinin geri kalmasında rol almışlardır. Bu modern çağın derebeyleri olan ağalar, siyaseti tam bir araç olarak kullanırlar. Belediye Başkanları’nı seçtirirler, kimin hangi göreve geleceğini belirlerler. Belediye Başkanları’nın arkasında görünmeyen yöneticilerdirler onlar. Ağalık ve derebeylik kültürü gereği bunu sonraki kuşaklara aktarırlar. Kentli siyasette ve toplumsal sorumluluk üstlenme de bu ağalara “Ben maraba değilim!” diyemediğinden, bir süre sonra bu ve benzeri kişileri siyasi ve ekonomik nimet olarak görme eğilimini benimser. Sonraki kuşaklara da, bu anlayış miras bırakılır. Kitleler halinde “Benim ihtiyaçlarımı gider!” diye bu adamlara giderler.

Bu kimin işine gelir?

Elbette ki bu derebey eskisi yoz ağabeylik anlayışını, toplum kültürünün bir parçasıymış gibi işine geldiği gibi kullananların işine gelir. Derebeyliğinin hüküm sürdüğü bölgedeki gücünü, siyasetin içinde de kullanarak eline yüzüne bulaştıran maskaraları ise burada hiç yazmıyorum. Onları zaten tarih hatırlamıyor bile.

Toplumu ayakta tutan kültürdür. (Görevi memuriyet olsa da belediyeyi derebeyi gibi yönetmeye kalkanlara da zaman içinde rastlamadık mı?) Küçük esnaf çocukları okula gidip sınıf değiştirince, idari model olarak seçtiği şeyde haliyle genlerine işleyen derebeylik anlayışı oluyor. Şükür ki, bu derebey kalıntılarını tanıyor, biliyoruz. (Hem de yedi cedlerine kadar.)

Camii yaptırarak, bir iki yoksul giydirerek ruhlarını rahatlatma çabalarının bu kişilerin işledikleri günahlarını örter mi bilinmez. Ama bu Tekirdağ’ın 2014 Türkiye’sin de geldiği durumu değiştirmiyor. Türkiye’de şehirli nüfusu yüzde 80’lere çıkarken, Tekirdağ’da gelişme adı altında köyden kente kontrolsüz göçün faturası olan gıda ve kira giderleri yükseldikçe, yeniçağın çakma derebeylerinin kanı bitleniyor. Yeni iş sahaları açarak, istihdam yaratmakta kentin zenginlerine değil; dışarıdan gelen yatırımcıya kalıyor. Kentin zenginleri konut yatırımlarıyla devlete veya konut olarak kiraladıkları mülklerle, ağabeyliklerine devam ederler. Evet, araştırıldığında görülecektir ki devlete kiralanan binalar da, hep bu kişilerin binalarıdır. Kolaylaştırılmış bir hayat yaşarlar, zorlaştırılmış hayat ise diğer maraba kesime kalır. Son cümle olarak şunu diyebilirim ki; ağalar, kendi zenginliklerini kamuya ihale edip, buradan gelecek gelirleri kendine maletmeyi severler. Gelişmenin önüne geçebilmek adına kiralık kalemler ve çığırtkan tutar, gene ezberlerinde ne yazık ki ısrar ettirirler.

Bu yapıyı fark etmek gerek. Mülkiyet ilişkilerinde, derebeylerin çıkar bağları vardır. Toplumun bu sahte putlarının yıkılmasında söz sahibi olmayan kitlelere de toplum denmesi mümkün müdür? Toplum, bu derebey eskisi ağaların güç zehirlenmelerini kaşıyıp durmaktan vazgeçtiğinde, güç-erk akışı toplumsal aydınlanmalarla aşıldığında… Biz çağdaş ve modern Tekirdağ’ı istiyoruz dediğimizde… Bir şeyler değişebilir. Yoksa geri kalan her konuşulan ve yazılan sadece tarihin tozlu rafları arasında kalır. Bir değişim olacaksa, bugün yeniden olmalı.

Arzulanan değişim Tekirdağ’a çok iyi gelecek...

Editör : Tuğberk Erdem
1847 Okunma
KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu