Tarım mutlaka köylünün elinden alınmalıdır

Bunlar tarla vasfında araziler! Normal şartlar altında bu arazilere tesis yapılamaz, ama yatırımcılar düzlükleri seviyorlar. Dere kenarlarını, altyapısı bulunan bölgelerin çevresini seviyorlar. Ama her nedense verimli tarım arazilerine bayılıyorlar! İşte bir örnek daha… Avrupa Serbest Bölgesi çevresinde binlerce dönüm arazi tarım dışı faaliyetlere doğru sürükleniyor!

Köprüden geçemezsek arabalı vapur var!

Ne demişti bir Sayın Büyüğümüz: “Demokrasilerde çare tükenmez!” Yani, yağmalamaya uygun yasa yoksa, şartları uygun hale getiririz... Eee, bu ülkede birileri; “Tarım mutlaka köylünün elinden alınmalı” diyeli çok olmadı. Nasıl alacaklarını görmek için etrafınıza bir bakın! Tarım alanı vasfından çıkarmak da zor iş değil! İşlenmeyen tarım arazileri, belli bir zaman sonrasında “Tarım arazisi değildir” raporu ile vasıf değişikliğine uğruyor. Böylece girişimciler, sanayi tesisi yapmak için tarım alanının canına okumamış oluyor. Ne güzel numara değil mi? Yani sistem kurulmuş!

Kamu spotu laftan öte gitmiyor!

Birinci videoda, “Atalarımız tepelere yerleşerek tarım arazilerini yüzyıllarca korudular. Bu toprakların bize atalarımızın mirası değil, torunlarımızın emaneti olduğunu unutmayalım! Tarım arazileri üzerine yapılan; konutlar, sanayi tesisleri ve yapılar, bilinçsizce heba edilen milyonlarca hektarlık tarım arazisi. Ülkemizde her türlü kullanıma yeterince uygun alan var! Yatırım yapmadan önce mutlaka Bakanlığımızın görüşüne başvurun! Çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak için; haydi Türkiye! Tarım arazilerini birlikte koruyalım!” diyor!

Kamu spotu olarak hazırlanan bu videonun, her saniyesine yüzde yüz katılıyorum! Zaten, vatan topraklarının yağmalanmasına karşı duran herkes bu şekilde düşünür(!), düşünmek zorundadır. Aksini düşünenin vatan kavramından ne anladığı da ortadadır!

İkinci video da; “78 milyar hektarlık Türkiye yüzölçümünün, yalnızca yüzde 11’i sulanabilir mutlak tarım arazisidir. Toprak kaybı, gıda güvenliği tehlikesinin habercisidir. Üretilemeyen kaynak, bir avuç topraktır. Çocuklarımıza yaşanılabilir bir dünya bırakmak için, haydi Türkiye! Tarım arazilerini birlikte koruyalım! Verimli tarım arazilerine yapılacak tarım dışı faaliyetlere izin verilmeyeceğini kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız” diyor!

Kim diyor bunları?

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı televizyon kanallarında döndürüp döndürüp yayınlıyor. Şimdi, bu iki kamu spotu ile verilen mesajın doğru mu, yalan mı, göreceğimiz gündür!

Siyasetçilere sesleniyorum:

Bu tür dümenlere yol verince siyasetçi filan oluyorsunuz, değil mi? Verimli toprakların canına okuyarak sanayileştiğimizi zannediyorsunuz, değil mi?

Yine bir SİYASETÇİ açıklamış: “... yerli kömürden üretilecek elektriği ‪doğalgazdan üretseydik, ithalata para ödememiz gerekiyordu. Bu sayede ödemeyeceğiz.”

Yani, Türkiye'nin en verimli tarım alanlarının ortasına kurulan termik santraller sayesinde yerli kömür yakarak ülkeye milyonlarca kanser hastası kazandıracağız! Böylece fabrika gibi hastaneler kurup bu müşterileri tedavi ederken sağlık ve ilaç sektörü üzerinden de milyon dolarlar kazanacağız! Bu santraller ile yapamasak da hastaneler sayesinde halkın iliğini kemiğini kurutacağız! Bu yüzden 3’er 5’er yavrulayın diyoruz. Hastanelere müşteri lazım! Tüketin, alışveriş yapın!

Yiyin, için, hastalanın, ölün!

Biz de, sizi sömürmeye hevesli şirketlerle ortaklıklar yapıp, ayakkabı kutularımızı milyon dolarlar ile dolduralım!

Siyaset mutlaka böyle siyasetçilerin elinden alınmalıdır!

Hep sevgi ile kalın…