Enerji Sorunları Ve Büyük İhanet
Murat Sevgi
Son bir asrın en önemli sorunu, enerji
kaynaklarına hâkim olmak, mümkünse bizzat sahip olmak isteyen güçlerin
hırsından kaynaklanmaktadır. Buharlı makineler ile birlikte kömür ve odun;
motorlu araçlar ile birlikte sıvı yakıtlar; 1940’lı yıllar ile birlikte nükleer
enerji, enerji ile sorunu olanların çözüm olarak gördüğü önemli seçenekler
halini almış… (Bu arada, 70’li yıllarla birlikte doğal gaz kullanımını da
unutmamak gerekir.)
Bu stratejik yakıtlardan en önemlisi olan petrol;
Kuzey Afrika’dan başlayıp Ortadoğu ve İran üzerinden Orta Asya’ya kadar uzanan
bir bölgenin huzurunu kaçırmaya devam ediyor. (Bunları, TV ve gazete takipçisi
her medya okuryazarı biliyor ama işin bir de başka yönü olduğunu unutuyoruz!)
Asıl sorun: Dünyanın başı sonu belli bir yaşam alanına sahip olduğunu
görememek! Bu alanın boyutları insani ya da doğal nedenler ile küçülüyor.
Ayrıca bu alan, yani üzerinde yaşanabilecek alan; sağladığı yaşam kalitesi
olarak zarar görüyor! Verilen zarar iki şekildedir:
1-Yaşam alanının kirletilmesi!
2-Biyokütlenin azaltılması!
Bu iki sorundan ilki olan “yaşam alanının
kirletilmesi” sorununu herkes gündemde tutmanın derdin. Hem iyi hem de kötü
hedefleri olan siyasetçilerin söylemlerinde birinci sırayı KİRLİLİK almaktadır
ama kirlilik konuşarak çözülmez. Öyle olsaydı kahvehaneler ve ev hanımlarının
beş çayları sayesinde dünya temizlenirdi.
Esas
sorun biyokütle!
Peki, bu biyokütle ne? Yaşamın başladığı ilk
günden bu yana çevresindeki kimyasalları, mineralleri, tuzları, metalleri kendi
vücudunda kullanılabilir hale getiren canlılar sayesinde değişime uğramış, çoğu
karbon bazlı bileşiklerden oluşan, yapıların tümünü kapsıyor. Bu tanımın
dışında tutulan tek gurup ise fosiller. Çünkü biyokütlenin yaşamın kaynağı olma
özelliği fosillerde bulunmamaktadır.
Doğal modelleri anlatırken tarif ettiğimiz;
besin zinciri, karbon dönüşümleri ve organik çevrimler bu biyokütlenin
içerisinde dönüp dolaşır. Tüm canlılar ve artıkları, ölmüş bedenleri
biyokütledir. Biyokütlenin en büyük
bölümü denizlerde çözülmüş haldedir. Diğer büyük bölümü ise toprakta çözülmüş
haldedir. (Çözülmüş halde deyince başka bir anlam çıkarmamak gerekir: Ölüp
çürüyen canlıların bedenlerinden ve artıklarından kaynaklanıyor.) Çok az bir
kısmı ise yaşayan canlıların sahip olduğu kütledir.
Bitkiler, mantarlar ve mikro-organizmalar
toprakta çözülmüş biyokütleyi canlı organik kütleye çevirir. Canlının ömrü sona
erdiğinde vücudunu toprağa geri verir. İşte bu yüzden biyokütlenin miktarı çok
fazla değişmez. Ama orman yangınları, tarla yangınları gibi YAKMA olaylarında
biyokütle eksilir. Milyonlarca yılda oluşmuş kütlenin bir kısmı CANLI ÖNCESİ
DÖNEM’DE olduğu gibi anorganik bileşikler olarak CO2 ve Asitlere dönüşür. Yanma
işleminin ürünlerinin sulu çözeltileri çoğunlukla asidik iyonlardır ve
canlıların en büyük düşmanı bu aşındırıcılardır!
Canlı organizmalar da bir yanma reaksiyonu
ile hayatlarını sürdürürler ama buradaki yanma tamamlanmadan durdurulur ve
ürünler organik aktivitelerde kullanılır.
Orman yangınları çıkaranlar sadece o bölgenin
ya da yörenin varlıklarına değil, tüm dünyaya zarar vermektedir! Bu ‘insanlar’
insanlığa olduğu kadar canlı hayatın varlığına ve doğaya da ihanet
etmektedirler! Zamanın padişahı Fatih Sultan Mehmet gibi idam cezası veremesek
de bu tür ‘canileri’ kliniklere kapatıp vandalist (yağmacı-yok edici) olarak
ölünceye kadar tedavi etmek en doğru çözüm olacaktır!!!
Şimdi
bu yanma işine niye burnumu soktum ona geleyim:
Yanma, üç türlüdür: Birincisi düşük oksijenli
ortamda yavaş olanı (fosil yakıt oluşumu); ikincisi canlı hücrelerde olanı
(Canlı beslenmesi dediğimiz); üçüncüsü açıkta yakıcı ve yanıcının doyasıya
birleştiği serbest ortamda başıbozuk şekilde olanı (yangın!).
Bu üç yanma şeklinde de yanan organik
maddedir ve ikincisi hariç diğerlerinde ürünler yaşam alanlarına zararlıdır ve
biyokütleyi azaltır!
Mesela; yakında yaşanması muhtemel bir
depremde ölecek insanlar ve hayvanları dozerler ile derin çukurlara doldurmak,
sonra da üzerlerini örtmek biyokütleyi değiştirmez. Ama 15 ve 16’ncı yüzyıl
Avrupa’sında yaşanan veba salgınlarında şehir meydanlarına yığılan ceset
tepelerini yakmak; 21 yüzyıl İngiltere’sinde Deli Dana Hastalığı yüzünden
kafasına kurşun sıkılarak öldürülen inekleri tarlaların ortasında tepe yapıp
yakmak, biyokütleye büyük zarar verir!
Gıdaları
yakmak!
Biyokütle, canlılar için gıda sınıfına giren
malzemelerin tümü olarak da tanımlanmaktadır. Fosiller bu tanımda rahatça
biyokütle dışında bırakılabildiği için benim en sevdiğim tanım da budur.
GIDA, insan ya da bitki için olsun önemli bir
değerdir ve bunu yok etmeyi düşünenin beyninde -eğer varsa- insanlıkla ilgili
sorunlar içeren sapıkça bir durumu var demektir.
Son 300 yılda anca şekillenen endüstri
devriminin ürettiği en önemli varlıklardan –hiç kuşkusuz– en önemlisi
makinelerdir. İşte bu makinelerin gıdası, canlıların gıdası ile çakışmaya
başlarsa savaşı makineler kazanır.
Nasıl
mı?
Makineler enerji ihtiyaçlarını fosil
yakıtlardan alırken sorun sadece çevre kirliliği sorunuydu! Bugün geldiğimiz
ticari rant sisteminde yakıt fiyatları ile mücadele edemeyen kifayetsiz
yöneticiler, bu iş için daha ucuza yakıt ürettiğini söyleyen BİOTERÖRİSTLERE
eyvallah etmeye başlamıştır. Biyokütlenin fosil yakıt kullanılan yakma
süreçlerinde benzin ve mazot yerine kullanılması artık somut bir gerçektir!...
Bazı bitkileri yetiştirip, bundan fermantasyon yolu ile alkol üretmek ya da yağ
üreterek bu yanıcıları yakıt olarak kullanmak BÜYÜK GAFLETTİR! Gaflet aşamasını
aşan bir HIYANETTİR! Kime ihanet? Çocuklarına ve kendinden sonra gelecek
nesillere hıyanettir! Kurda, kuşa, ağaçlara, çiçeklere, böceklere ihanettir! Çocuklarının
ve torunlarının bu kişilerin utancını silmek için neler yapacağını şimdiden
düşünmek gerekir!
Hep sevgi ile kalın.
Murat Sevgi Köşe Yazıları
- Endüstriyel D'evrim
- Göç'en İnsan' Halimiz
- Astronot Da Olur Musun?
- Bir Din Olarak Paraperestlik
- Tarımsal Strateji
- Gdo (Gündemi Değiştirme Operasyonu)
- Kültür, ‘Üretmek' Demektir!
- Ke[N]Dimi Arıyorum: ‘Meşgul'müşüm!
- Vatanın Kalbinin Attığı Yer
- Çorlulular, Kürecik'i İyi Bilir
- Egemenlikten Kurtuluyoruz
- Ekoloji Mi, Ekonomi Mi?
- Neyi Bekliyoruz?!
- Eşelon Ve Promis
- Öküzü Kim Çaldı?!
- Teknoloji Çağının Efsaneleri
- Öyle Veliye, Böyle Öğrenci!
- Nükleer Kobay
- Kahraman Ordumuza
- Enerji Verimliliği Semineri
- Kumdan Kale
- Kumdan Kale-2
- Facia Senaryosu
- Balık Kafası!
- Sosa Bulanmış Çöplük
- Uyutulan Toplum...
- Hayat Dersleri
- Bu Hale Nasıl Geldik?
- Genetiği Değiştirilmiş Olaylar
- 31 Mart Ayaklanması-1
- 31 Mart Ayaklanması-2
- Yakarak Enerji Üretmek “Yenilenebilir” Mi?
- Ateşle Oynuyorlar!
- Elektromanyetik
- Çakallar Sofraya En Son Oturur
- Gemiler Yandı, Geri Dönüş Yok!
- Yönetecek Bir Şey Kalmadı Ki!
- Popüler Kültür
- Her Yıl Aynı Terane
- Kurban Toplumu!
- Sokak Kültürü
- Namuslu / Namussuz
- Kent Ve Sanayi
- Sevgiler Günü'nde Tektaş Alın!
- Baz İstasyonu!