Kadınlar Ne Düşünür? Aslında Ne Olur?
Elif Soyseven
Ne kadar zamandır bu kafede otuyordu… 5
dakika mı, 2 saat mi olmuştu? Oturduğu yerde bin bir düşüncenin içine
saplanmışken, garsonun; “İyi misiniz?” sözüyle kendine geldi. Kekeleyerek; “Evet,
evet iyiyim” dedi ve “Bir kahve daha alabilir miyim?” diye ekledi. Alelacele
üstünü başını toparladı, bazen böyle anlarda kendini Gregor Samsa gibi
hissediyordu, keşke bir böcek oluverse ve ortadan kaybolup gitseydi. O yaz cehennem
gibi geçmişti İstanbul’da. Ülke giderek büyük bir panoptikon haline geliyordu.
Zor bir yazın ardından sonbaharın serinliğini teninde hissetmek ona iyi
geliyordu. Okulların açılmasıyla şehirde hayat yeniden devinmeye başlamıştı.
Tam da bugünlerde uzun zamandan beri katılmayı istediği yazarlık atölyesinin kapısını
heyecanla aralamıştı. Bu, onu yepyeni serüvenlerin kucaklamasına izin verdiği
anlardan biriydi ki, bu sıkça yaptığı bir şey değildi. İlk dersten az önce
çıkmıştı. Yeni hayatlarla tanışmak, oldum olası ona iyi gelirdi. Dışarıda enfes
bir sonbahar havası vardı. Serinliğin altından gülümseyen güneşin getirdiği
mutlulukla, sokakta umarsızca yürümeye başlamış, ayakları onu yine bildik
kafenin önüne getirmişti.
O sırada garson kahvesini masanın üstüne
bıraktı, arabikanın rahiyası damağında enfes bir iz bıraktı yine. Biraz
ötesinde 40’lı yaşlarında bir adam oturuyordu. Uzun boylu, atletik yapılıydı. Hatta
öyle ki serin havaya rağmen giydiği tişörtten pazuları fırlayacak gibi
duruyordu. Mor pantolonu ise üzerine yapışmıştı. Biraz ileride de 60’larına
yaklaşmış kırmızı pantolonlu bir başka adam vardı. Son günlerde erkeklerin
renkli pantolon giyme sevdalarına anlam veremiyordu. Renkli gömleğe evet, ama
bu turuncu, kırmızı, mor pantolonlara alışamamıştı. Ali’yi de son gördüğünde
üstünde 20’lik delikanlılar gibi zıpçıktı şeyler vardı. Beyninin cidarları onu
yine Ali’ye getirmişti işte… Hayır hayır artık onu düşünmek istemiyordu. Yıllardır
boşu boşuna aynı yerlerde dolanıp duruyordu. Yıllar önce biten ilişkisinin
acılarını hala dindirememişti. Ummadığı bir anda, ummadığı bir şekilde terk
edilmişti. Bu sarmaldan çıkmaya uğraştıkça daha derine batıyor, çırpındıkça
duyguları her yanını kan revan içinde bırakıyordu. Bir an yoğun bir parfüm
kokusu hissetti genzinde, “no5” dedi! Bu kokuyu nerede olsa tanırdı. Buram buram
annesi kokuyordu kafe… Parfümün kokusunu izledi, mor pantolonlu adamın yanında
ufak tefek kumral bir kadın ayakta duruyordu. Adam zoraki bir gülümsemeyle
kadının elini sıktı. Kadın usulca sandalyeye ilişti ve ürkek bakışlarla etrafa
göz gezdirdi. Az sonra yanlarına gelen garsona bir şey ısmarladı. Seslerini
duyamıyor, ancak işaretlerden konuştuklarını kestirmeye çalışıyordu. Adam
kadınla ilgilenmiyor, önündeki İpad’inden kafasını kaldırmıyordu. Kadın da
adamın dikkatini çekmek için arada bir şeyler soruyor gibiydi. Sevgililer
miydi? İlk buluşma olmayacak kadar ilgisiz duruyorlardı. Belki de karı
kocaydılar. Adamın elinde alyans yoktu. Yıllar sonra çiftlerin birbirlerine
yabancılaştığı gibi onlar da birbirlerine soğuktular. Evet evet kesinlikle
bunlar evli bir çiftti. Görünüşe göre adam kadına soğuk ve ilgisiz
davranıyordu. “Erkekler” diye geçirdi içinden, “İşte yine kadınları
incitiyorlar.” Biz kadınların büyüttüğü bu varlıklar nasıl oluyor da bir gün bu
kadar ilgisiz ve kaba olabiliyorlardı. O sırada adamın telefonu çaldı. Adam
masadan doğruldu, ağaya kalktı ve karşı kaldırıma geçerek konuşmasına devam
etti. “Kesin kadını aldatıyor” diye geçirdi içinden. Kahvesinden bir yudum daha
aldı. Tam da içini daraltan bu düşünceler kafasından geçerken Whatsapp’ın içini
ürperten sesini duydu. İşte bir mesaj daha… Mesajı okudu ve telefonu yerine
koydu. Yeni bir ilişkinin hemen bir adım gerisinde duruyordu. Durduğu o
noktadan önündeki günlerde neler olacağını kestirmeye çalışıyordu. Kavgalar,
kavuşmalar, ayrılmalar, kahkahalar, sevişmeler, kıskançlıklar… Bir ilişkiye
başlamak mı, yoksa daha önce defalarca yaptığı gibi kaçmak mı? Bir yandan onun
gibi güçlü bir adamın ilgisini çekmek kadının hoşuna gidiyor, diğer yandan o
ilişkinin getireceği sorunları düşünüyordu.
Gözü yine ön masadaki kadına ilişti. Kadın, gözleriyle adamı takip ediyordu. Belli ki kıskanç birisiydi. Belki de kocasını sevmiyordu artık ya da ondan kurtulmak için yollar arıyordu, kim bilir? Adam masaya geri döndü. Kadına bir şeyler izah ediyordu. Belki karısının şüphesini çekmemek için yalanlar uyduruyordu. “Of neler saçmalıyorum!” diye geçirdi içinden. Oldum olası çevresindekilere bakıp hikâyeler uydurmayı severdi. Cafenin karşısındaki okulun zili çalmaya başlayınca, sıçrayarak kendine geldi. Okuldan çıkan kalabalığın içinden iki çocuk, cafede oturan çifte doğru koştu. Küçük oğlanın “Anneeee” diyen sesini duyan kadın, yerinden kalktı ve oğluna sarıldı. Kızıl saçlı minik kız da somurta somurta adama doğru yürüyordu. Çocuklarını okuldan almaya gelen “iki veli”, kumral kadın ve mor pantolonlu adam birbirlerinin ellerini sıkarak ayrıldılar.
En büyük bayram, Cumhuriyet Bayramı’mızın 90’ıncı yılı kutlu olsun!
Elif Soyseven Köşe Yazıları
- Çiçek Çocuklar'dan Tikilere…
- Süleyman'ın Halvetiyle, Ali Kaptan'ın Carolin'i Arasında
- Ben, Sizin İçin Öldüm!
- Hayat Ve Bir Avuç Kül
- Haklı Kadın Platformu
- Kanser Ekip, Kanser Yiyoruz
- Son Dakika Haberleri Ve Sayıklamalar
- Ayna Ve Korkular
- Farkında Mısınız?
- Kalkınma Ajansları
- Bedenimizi Hedef Alan Siyaseti Durdurun!
- Gündem Dışı
- Biz Kimiz?
- Olimpiyat Ruhu, Geldiysen “Evet” De!
- Aldanış
- Güven, Tek Kullanımlıktır
- Bir Varmış Bir Yokmuş
- Alzheimer'ın Tedavisi Bulundu Mu?
- Ahmet Taner Kışlalı'nın Ardından
- Gülen Yüzler Projesi
- Bir An Gelir
- Yeni Yıl, Her Derde Deva Mı?
- Aslında Sadece Kar Yağıyor
- Hazır Mısınız?
- Pozitif Ayrımcılığa Mahkûm Kadınlar
- Tablo Değişiyor Mu?
- Sarı Laleler
- Uyandırma Servisi
- Teselli Aramak...
- Koca Ağaçlar…
- Korku Eşiği Aşıldı
- Basın Var Da, Bayram Nerede?
- Söyleyin De Bilelim Beyler!
- Slacklaştık
- Yanık Kokusu
- Yürütme Gücü
- Kelimelerin İzinde
- Atatürk'ün Evine Ne Yaptınız?