Mutlu Musun?
Nijat Ayvaz
Oysa küçükken ne çok sormuşlardı.
Büyünce ne olacaksın diye,
Hiç birimiz “Mutlu” diyemedik...
Çünkü çocuktuk, akıl edemedik...
Ve büyüdük kendi payımıza düşen kadar
Şimdi soruyorum, ‘söyle bana’ diyorum ‘şimdi
mutlu musun?’
Mutluyum cümlesini o kadar az kişi kuruyor
ki!
Şaşırıyorum…
‘Nedir bizi mutsuz eden’ diye soruyorum.
Dahası ‘hayallerini elde edememek mi?’
‘Doğru kişiyi bulamamak mı?’
‘Yoksa doğru kişi olamamak mı?’
Binlerce sorudan sıyrıldığımda,
Hayallerini gerçekleştirmiş yüzlerce insanla
da konuştum
‘Mutlu musun?’ sorusuna çoğundan “Hayır”
Birçoğundan da “Bilmiyorum” cevabını aldım...
Çocukken dilimize gelemeyen mutlu olma hedefi,
Büyüyünce zaten gerçek olamıyor galiba...
Oysa mutluluk hedefte mi olmalı?
Ya da yapıp ettiğimiz ve başarıya
ulaştırdığımız her şeyin sonunda ki duygu mu olmalı?
Açıkçası kendine gün be gün yabancılaşan
Birbirinden kopartılıp internetin kucağına
hapsedilen insan
Sosyal olan doğasını sanallığa teslim ettiği
müddetçe mutluluğa özlem duyarak yaşamaya mahkûm kalacak gibi görünüyor.
Nepal’de çöp içinde oynayan bir çocuğun
gözlerindeki mutluluğu
Türkiye’de, en lüks otomobilin direksiyonunda
oturan adamın gözlerinde bile görmek mümkün değil.
Mutluluk beklentilere endekslendiğinde,
Beklendiği hızla hayatlarımıza gelmiyor demek
ki...
Mutluluk, iyi ya da hayatımızda olan ne varsa
O ana ait kılınan bir duygu olmalı diye
düşünüyorum.
Şikâyetlerinizi azalttığınızda veya en büyük
sorunun ortasında dâhi bu duyguyu hâkim kılabilir kendinde insan…
Ama bunu başarabilmek mümkün mü?
Ya da 5 yaşındaki yeğenimin dediği gibi:
“Su topunun içine beni bindirdiğinde ben
mutlu olacağım dayıcığım...”
Evet, elde edilen ve başarılan şeylerin
ardına saklandığını düşündüğümüz mutluluk duygusu,
Ufak yaşlardan itibaren bizlere böyle
öğretiliyor.
Bunu kırmak belki eğitimle mümkün...
Ama bu eğitimi verecek bireylerin önce mutlu
olmak üzerine fikirleri olması gerekiyor diye düşünüyorum.
Soruyu soran kişiyseniz
Aynı soruyla muhatap olacaksınızdır.
“Peki, sen mutlu musun kardeşim” diye
sorarlar adama...
Hiçbir duygumu ertelemedim ben…
Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım.
Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum
çünkü…
Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi
mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil...
Yani mutluluğu yaşadığım olayların ardına ya da
elde ettiğim başarıların ardına ötelemedim diyebilirim...
Mutluluk, olduğum anda hep yanımda oldu...
En kötü anımda da yanımdaydı…
En görkemli anlarımda da...
Mutluluğu kendimden ayrı bir duygu olarak hiç
düşünmediğimden
Mutluluk her anımda mutsuzlukla birlikte...
Kısacası mutlu olmak adına hiç bir şey
yapmayanlardanım...
Nijat Ayvaz Köşe Yazıları
- “O Ses”Ten Aranan “O Ses” Çıkar Mı?
- “Avrobeskçi” Can Bonomo Ile Ne Alırız?
- Muck (Müzik Umutları, Cesaretleri Kanatlarıydı)
- Mimik Nakliyle Kahkaha Atmak
- Çanakkale'ye, Adım Adım Yürümek...
- Dış Politikada Yaşanan Akıl Tutulması Ve Suriye
- Kanserin Pençesindeki Türk Halkı
- Sarkozy Gitti, Darısı Merkel'in Başına
- Telafisi İmkânsız Zamanları Boşa Harcamak
- Alkış Sorumluluk Getirir
- Ozan'lar Okusun
- Şaman
- 30 Ağustos'tan Bir Gün Önce Doğmak
- Merkez İlçe İsmine İtiraz
- Esat'a Reset Atamamak
- İlkelerin Olacak Arkadaş!
- Monokromatik Yalnızlık
- Adam Olacak Çocuk
- Gravdan Tarihçiler Devri
- Ekmek Kokusu
- İyi Çingeneler, Kötü Çingeneler
- Basın Kardeşliği Gerçekleşebilir Miymiş?
- Kemik Hırsızları
- Neden Türkiyeli Denmez!
- Başarı, Sıradan Bir Ödüldür Aslında
- Rakı Tekirdağ'dır, Tekirdağ Da Rakı…
- Öfkelenin!
- Bebek Katili Apo'ya Nobel Barış Ödülü Yolu Açıldı
- Yaşananları Doğru Okumak!
- Anlat Kızım Marika
- Kastro İçin Neyi Bekliyoruz?
- And Olsun Ki…
- “Basına Yasaktır Gardaşım, Giremezsin!”
- Tesadüfen