Atıf Mutlu - Polis Devletine Doğru

Atıf Mutlu

Polis Devletine Doğru

Atıf Mutlu

Polis alımları, sessiz sedasız devam ediyor… İlk akla gelen -işsizliğin yüzde 13’lere ulaştığı bir dönemde-, işsizliğe çözüm için bir adım atıldığı. Ama tabii ki kazın ayağı öyle değil. Polis devletinin inşaatı, devam ediyor.

Polis mevcudu artırılırken aynı görevi yapan jandarmanın; önce mevcudu düşürülecek, sonra da sınır koruma görevine kaydırılması sağlanacak. Böylece tarafsız askeri kimliğin, sivil yaşamda en fazla etkili olan kolu da kesilmiş olacak. Yani kolluk alanında da dikensiz gül bahçesi yaratılacak. Politize olan bir Emniyet Teşkilatı’nı kontrol etmek kolay çünkü. İktidardakinin canını sıkan polis olursa, ‘sür gitsin’…

Oysaki gelişmiş ülkeler incelendiğinde, gelişmişlik oranlarına göre:

-“Yalnız sivil kolluk (polis) gücü”ne sahip olanlar; politize edilmiş grubu kontrol altında tutmanın kolay olduğuna inanan ülkeler (İngiltere, Almanya, Yunanistan vb.),

-“Yalnız askeri kolluk kuvveti”ne sahip olanlar; askeri gelenekten gelen,  daha disiplinli ve politize olmayan kolluğun daha etkili olduğuna inanan ülkeler (Çin, Brezilya vb.),

-“Çoklu kolluk gücü”ne sahip olanlar; tüm özgürlüklerin kullanılabilmesi için birbirini dengeleyen kolluk kuvvetlerinin olması gerektiğine inanan ülkeler (Türkiye, Fransa, İtalya vb.)

olmak üzere üç grupta toplandığı görülmektedir.

Asayişin sağlanmasında geniş yetkilerle donatılan kolluk kuvvetlerinin nitelik olarak farklı olmasının tercih edilmesinin altında,  Aristo’nun “toplumu muhafızlardan kim muhafaza edecek?” kaygısı yatmaktadır. Gelişmişlerin de aralarında olduğu 32 ülke çoklu kolluk gücüne sahiptir. Ülkemiz de, 1836’dan beri çoklu kolluk kuvvetine sahip ülkeler grubuna girmiştir.

Özellikle adam kayırmanın hala ön planda olduğu ülkemizde kolluğun çoklu olması “olmazsa olmaz” bir konudur. Yani toplumu polisten jandarma, jandarmadan polis koruyarak dengeyi sağlayacaktır. Ancak son yıllarda hükümet, Emniyet’in ağır silahlara sahip olmasını ısrarla ister hale gelmiştir. Jandarmada ağır silah var mı? Yok!

O halde neden istiyor?

Polis ağır silahları kime karşı kullanacak?

Düşmanlarla savaşa o mu girecek?

Soruların yanıtı için hafızalarımızı tazeleyelim. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 27 Haziran 2009 günü, partisinin İstanbul İl Kongresi’nde ne demişti: “Polis, rejimin bekçisidir!” Başbakan danışmanları, “Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu”nu bilmiyor olamaz…

Başbakan, yasada yeri olmayan böylesi bir tanımlamaya neden ihtiyaç duymuştu?

Rejimi yani Cumhuriyet’i koruma görevinin, İç Hizmet Kanunu 35’inci Maddesi’nde belirtildiği üzere Türk Silahlı Kuvvetleri’ne verildiği ortadayken Başbakan neden böylesi bir çıkış yapmıştı?

Demek ki polis “Cumhuriyet rejiminin” bekçisi değil!...

Her rejim kendi muhafızlarını yetiştirmek zorundadır, karşı devrimciler de kendi bekçilerini yetiştiriyor.

“Askeri vesayetten kurtuluyoruz” diyenler kına yakabilir, çünkü polis vesayetinden kurtulma şansı yok.

Memleketimize, hayırlı uğurlu olsun…

KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu