Murat Sevgi - Kurban Toplumu!

Murat Sevgi

Kurban Toplumu!

Murat Sevgi

Hz. İbrahim’in, oğlu İsmail’i kurban etmeye kalktığı günden beri İNSAN KURBAN ETMİYORUZ zannediyorsanız yanılıyorsunuz! Artık, gazetelerde, Kurban Bayramları’nda KURBAN GİDEN İNSANLARIN haberlerinin olmadığı günleri de görmemiz mümkün olacak mı?

* * *

Türkiye’yi tarif ederken, ‘üç tarafı denizlerle çevrili’ der dururuz... Hatta Anadolu ve Trakya bile birer yarım adadır. İki büyük yarımadadan oluşan Türkiye, sanki gizli bir anlaşma ile denizlere el sürmeme sözü vermiş gibidir. Her yanı deniz ve her yeri su kaynakları ile sarılı bir ülkenin mevcut varlıklarını görmemesi “tuhaf” tanımlamasının ötesinde bir açıklama gerektirir. Dört denizin ortasında kalmış bir çarpıklıklar denizinde yaşıyoruz!

Ülkemiz, özellikle endüstri devriminin etkisine girerken yaşanan bir planlama hatası sonucu büyük bir gurbet toplumuna dönüştürüldü. Bunun hata değil de KASIT olduğunu söyleyecek birileri çıksa pek de yanlış olmaz!

Nasıl mı?

Kimse memleketinde yaşamasın diye uğraşan birileri var!

Ülkemizin büyük bir gurbet toplumuna dönüştürüldüğünü iddia etmek hiç de zor olmaz. Aksini düşünenlerin bu iddiayı çürütmek için ortadaki delilleri kaldırması; çok iyi bir yönetim ile bile, en az elli yıl sürer. Acı gerçeği bundan 20 yıl kadar önce ilk şişe suyunu bakkal raflarında gördüğümüz zaman fark ettik. Ama o zaman bunun sonuçlarını düşünemedik!

Son 65 yıldır artarak süren Batıya göç furyasına kapılıp memleketlerini terk eden gençlerin torunları bile anne baba oldu! Bazıları baba yurtlarını görmeden yaşlandı. Ama 1000-1500 kilometrelik gurbetlerin yaşandığı ülkemizde en az iki nesil “taşımalı yaşam” diye tanımlanabilecek bir sistemin şartlarına zorlandı.

Taşımalı yaşam, kendi yöntemlerine göre yönlendirdiği ‘gurbet toplumundan’ belirli aralıklarla kurbanlar almayı aksatmıyor. Bazı yöneticilerin kafasında bu tür durumları algılayabilme yeteneği yok. Bunun nedeni; sadece istatistiksel sonuçlar ile ilgilenmeleri. Evet, taşımalı yaşam, bu sistemi uygulayan toplumlardan kurban almayı çok seviyor. Bu ‘kurban alma’ işinin iki seviyesi var: Biri süreklilik içeriyor, diğeri ise anlık!

Kurban almanın süreklilik içereninin en güzel örneği ‘trafik’ dediğimiz, adıyla tezat şey! Niye tezat? Trafik kelimesinin anlamı hareketlilik ve akış içerir ama bizler yollarda duran, durmak zorunda kalan araçların oluşturduğu sorun için TRAFİK tanımlamasını yaparız.

İstatistik Kafa:

Şimdi gelin, yönetme işini istatistik değerlere bağlayan yöneticilerin kafa yapısına uygun bir istatistik analizi yapalım da yönettikleri garabetin yapısını biraz anlasınlar:

Şehirlerin ana caddelerinde gün boyunca içleri insanlarla dolu binlerce araç görürüz. Bu araçlar her an, her saat, her dakika o yollarda belli bir yoğunluk içerisinde dura-kalka seyir halindedir. Bir an için o insanların hep aynı insanlar olduğunu düşünün. Yani toplumun belli bir kısmı sanki yolları doldurmakla görevlendirilmiş ve sabahtan akşama, akşamdan sabaha hep yollarda olsun...

Bir çalışanın, öğrencinin ya da emeklinin şehirlerde bir yerden bir yere gitmek için araçlarda geçirdiği süre 2 saate yakın. Bu sayı İstanbul gibi yerler göz önüne alındığında çok daha fazla ama biz şu İKİ SAAT ortalamasını alıp biraz kurcalayalım:

Günde iki saatten düşündüğümüzde 12 kişinin yollarda harcadığı süre 24 saat eder. Bu da, her 12 KİŞİDEN BİRİNİN BÜTÜN GÜNÜNÜ YOLLARDA GEÇİRDİĞİ anlamına gelir. E, istatistik her zaman yöneticilerin olayları sulandırmasına yaramaz! Bazen de, işin ciddiyetini görmemizi (görmelerini) sağlamaya çalışır...

Her 12 (on iki) kişiden 1 (bir)’i çok büyük bir sayıdır. Bu oranı Türkiye’nin yüzde 70’inin (Yaklaşık 50 Milyon kişi ama hadi şunu 48 milyon yapalım da hesap tam olsun) şehirlerde yaşadığı istatistiği ile birleştirince şu sonuç çıkar. 48 milyonun 4 milyonu, günde 24 saat hiç uyumadan, bütün zamanını yollarda geçiriyor. Hem de ömür boyu… Yani Türkiye’de 4 tane Eskişehir ya da Trakya nüfusunun iki katından fazla insan hayatı boyunca hiç durmadan, yemeden, içmeden, uyumadan yollarda geçirse, anca denk geliyor! İşte ‘kurban alma’ işinin süreklilik içereni bu!

Bitmedi!:

İstatistik dedik, istatistikle devam edelim: Bu sayı sadece 2 saate göreydi... Bir de, İstanbul gibi Tuzla’dan Avcılar’a 4-5 saatte gidildiğini düşününce benim de istatistik değerleri hesaplarken ‘bazı yöneticiler’ gibi iyimser sonuçlar çıkardığımı düşünebilirsiniz...

O yüzden, özellikle yerel yönetimlerin, kendi şehirlerinden bahsederken, KENTİMİZ ON YIL İÇERİSİNDE ŞÖYLE BÜYÜYECEK, BÖYLE KALABALIKLAŞACAK diye sallayıp, bir de bu sallamalarına alkış filan beklemesi SAÇMALAMANIN DANİSKASIDIR! Çünkü bu “büyümek” tam anlamıyla bir kanserdir! Bunu belirtmekte fayda var!

Son Olarak:

Taşımalı yaşam şeklini tercih eden toplumların, gurbeti de bu tercihlerinin sonucunda oluşan bir “ceza” gibi görmesi gerekir ki, zaten öyledir. Bu sistemin diğer bir ‘kurban alma’ yöntemi ise anlık kurbanlardır, bir anlık hataların kurban gitmeyi sağladığı, sonu kötü bir süreç! İçinde bulunduğumuz çürümüşlüğü fark edebilen herkesin, bu çarpıklıklar denizinde boğulmama konusunda mücadele etmesi gerekir. Bu mücadeleyi laftan ziyade icraatla da göstermeliyiz. Mesela Kurban Bayramı tatilini fırsat bilerek hasret çektiğiniz memleketinize gitmek için yollara düştüğünüz şu günlerde, sizler gibi milyonlarcasının yollarda olduğunu unutmayın.

Malumunuz, ülkenin ekseriyetle gurbetçi olması için GİZLİ bir güç uzun süredir tepiniyor! Özellikle şoför koltuğuna oturacaklara sesleniyorum:

Yola çıkmadan önce mutlaka uykunuzu alın.

Ayağınız gaz pedalına her gittiğinde sevdiklerinizi düşünün.

Ki; yolunuzu gözleyenlerin yüreğine ateş düşürmeyin.

Artık, Kurban Bayramlarında gazete sayfalarını TRAFİĞE KURBAN GİDEN İNSANLARIN haberleri doldurmasın…

Hep sevgi ile kalın...

KÖŞE YAZARLARI
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Yılmaz Çivici

Yılmaz Çivici

Nijat Ayvaz

Nijat Ayvaz

Mehmet Ali Esmer

Mehmet Ali Esmer

Atıf Mutlu

Atıf Mutlu