Sokak Kültürü
Murat Sevgi
Sokak
Kültürü, toplumda ‘ucuz’, ‘kalitesiz’ ve ‘dandik’ anlamına gelen bütün
değersizlikleri içinde barındırmışsa bunun sorumlusu sistemdir. Toplumun
‘vasıfsıza’ ilgi duyması sistemin kırık çarklarının varlık güvencesi olmuş.
Bunun en güzel göstergesi; çerden çöpten şeylerin satıldığı dev dükkânların
türemesidir. Birçok sektörde olduğu gibi hazır gıda pazarında da bunun
karşılığı vardır.
* * *
Bu aralar kent kültürüne taktım. Kentleşmeye
çalışan küçük kasabamızın, kısa ömrüme sığan hormonlu büyümesini zorla
seyretmek durumunda kalan azınlıktanım. Evet, azınlıkta olan benim. Kent
kültürünün yozlaştırıldığı bir ortamda gözümüzün önüne gelen rezillikleri;
“Yahu, boş ver” diyerek bir kenara atmaktan bunaldım. Gözardı etmekten ve
müsamaha göstermekten dolayı bizler de sorumluluğu paylaşıyoruz. Belki de
binlerce maddeyi bulacak bir kepazelik destanının tam ortasındayız. Sözünü
edeceğim konular aslında sokak ortasın yaşanıyor. Yetersiz ve sağlıksız
şartlarda, yetersiz ve sağlıksız kişilerin elinde sağlığımızdan gönüllü olarak
feragât edenlerin sayısı o kadar çok ki!
Evet!
Sağlığımızdan “FERAGÂT!”, bunun tam olarak adı bu!
Çünkü sokak ortasına taşmış dükkânlarda, toz
toprak içerisinde döner yapıldığını görüyorum. LPG (mutfak tüpü) alevinde
yakarcasına pişirilmeye çalışılan ‘et’ görüntüsü verilmiş soya ve MDM (Artık et
püresi) karışımını döner diye satanları görüyorum. (Bu karışıma, parmaklarınızı
yedirecek lezzeti veren özel kimyasallar ve koku katkıları mevcut.) Yaz
aylarında en serin günlerde bile 30 dereceyi aşan sıcaklıkta o tepsinin
sabahtan akşama sokak ortasında nasıl durduğunu gördüm. “Kış gelince sorun yok!”
diye de sevinmeyin. Kaldırıma sarkan vitrin tezgâhlarında pişirilen dönerin iç
bölümleri, döner ustası kese-kese ulaşıncaya kadar, en az 4-5 saat) boyunca
35-40 derece sıcaklıkta çiğ olarak, satılmayı bekliyor. Döner tüketildikçe
yüzeye ulaşan kısımları alevin etkisi ile dağlanarak pembe-kırmızı-siyah pişme
emareleri gösterince; ‘görünüşü’ yenmeye hazır hale geliyor. Kızartma sosu gibi
tere bulanmış 20-22 yaşlarındaki ustaların(!) ince-ince doğradığı döneri
tepeledikleri tepsinin içini görüyorum. O tavada bekleyen, kızarmış patates ve
doğranmış döner parçalarının üzerine akan yanık yağları görüyorum.
Çünkü; eli, yüzü pislik içerisinde, saatlerdir
sokak ortasında çöp tenekesi gibi durmaktan adeta feleği şaşmış, şaftı kaymış
satıcının seyyar tezgahında kenarları gazete kağıtları ile yükseltilmiş bir
tepsinin içerisinde suları gazetenin boyası ile harman olmuş midye dolmalarını
görüyorum. Hatta yeri gelince
fiyakasından yanına yaklaşılmayan hanımefendilerin, beyefendilerin o tezgâhın
başında, ağzına yüzüne sıvaştıra-sıvaştıra midye dolması yiyişini görüyorum.
Genç bir bey tezgâhın kenarına yanaşıyor. Cicili elbiselerine damlayacak diye
çekiniyor. Başını öne doğru uzatmış. Bir eli ile sallanan kravatı tutuyor.
Diğer eli dolu… 10-15 midye dolmasını birbiri ardına lüpletiyor. İşaret parmağı
ile ağzını silerken satıcı, tezgâhın altına uzanıp iki kâğıt peçete
uzatıveriyor. Peçetelerin işi önce ağzını sonra ellerini temizlemek… Görevi
tamamlayınca da sümük gibi top yapılıp atılıyor yere.
Aynı kafa yapısına sahip ‘fiyaka’ meraklısı
birçok vatandaşımız semt pazarları yerine büyük marketlerin manavlarını tercih
etmesi gülünç geliyor. Semt pazarlarında sunulan sebze ve meyve için
‘sokaklarda satılanlar’ tanımını yapabilen ‘modern’ kafa yapısına sahip
yöneticilerin icraatları ‘şekilci’ uygulamalardan öte gitmiyor. Büyük
marketler, gıda piyasasındaki kontrolü ele alsın diye canla başla süren bir
propaganda şovu sürüyor. Hadi endüstriyel ürünleri büyük şirketler üretiyor, süper
marketlerde satılması doğal. Ama bakliyat, et, süt, yumurta için bile süper
marketlere yönlendiriliyoruz. Neredeyse, sabahları yediğim yumurtaların üzerine
anne ve babasının adını yazacaklar. Aynı ‘şekilci’ler; sokak ortasında döner,
lahmacun, midye, kokoreç, köfte hatta gözleme satanlar için birden körleşiyor.
Yani hızlı bir değişime mi uğruyor?
Sorunun ekonomiye bağlanması çok kolay… Ama
ekonomiyle açıklamak mazeret değil. Asıl nedeni: Kültür! Çünkü Güney Asya’nın açlık ve sefalet içinde yaşayan fakir
toplumlarının zorunlu olarak geliştirdiği yemek kültürleri ile öylesine
benzeşiyor ki! Bir aralar AB istiyor diye bu tür ilkel üretim yöntemleri
kaldırılacak diye söylentiler çıktı. Ama bu söylentilerin sebebinde bile
saftirik bir teslim olma duygusu var. AB boyunduruğu öyle güçlü ki yöneticiler
kendi insanımız için değil, AB istiyor diye niyetleniyor. Bir tür AB
yardakçılığı bu! Yöneticiler ‘müktesebat’
usul-ü erkânına riayet ederek toplumsal kültürü hizaya sokmaya niyetleniyorlar.
Buna gülünür. Hem de çok gülünür.
* * *
Sözünü ettiğim gıda türleri sağlıksız
değildir. Bunu bilmek gerekir. Ama yapımında kullanılan yöntemlerin genel
gidişatı “sağlıksız sonuçlara”
gebedir. Sağlık Bakanlığı’nın internet sitesine göre; “Açıkta bekleyen tavuk
eti, 15-20 dakikada; kırmızı et, 45 dakikada; balık, 30 dakikada bakteri
üretmeye başlar.” (Bizim değil! ABD Sağlık Bakanlığı’nın. O yüzden bizim etler
bakteri üretmez.)
“Sana ne” diyenleri duyar gibiyim… Evet, bana
ne!
Sokak kültürünün tercih edilen ve egemen
kültürlerden biri olduğu bir ülkede bu tür düzensizlikleri zamana bırakmak çok
daha faydalı olacaktır. Sonuçta; her birey kendi sağlığından kendi sorumlu!
Bireylerin sağlığından kamu adına bir sorumlu daha vardı ama o bu görevini
unutmuşsa; hatırlatmak haddime mi düşmüş!...
Hep sevgi ile kalın...
Murat Sevgi Köşe Yazıları
- Endüstriyel D'evrim
- Göç'en İnsan' Halimiz
- Astronot Da Olur Musun?
- Bir Din Olarak Paraperestlik
- Tarımsal Strateji
- Gdo (Gündemi Değiştirme Operasyonu)
- Kültür, ‘Üretmek' Demektir!
- Ke[N]Dimi Arıyorum: ‘Meşgul'müşüm!
- Vatanın Kalbinin Attığı Yer
- Çorlulular, Kürecik'i İyi Bilir
- Egemenlikten Kurtuluyoruz
- Ekoloji Mi, Ekonomi Mi?
- Neyi Bekliyoruz?!
- Eşelon Ve Promis
- Öküzü Kim Çaldı?!
- Teknoloji Çağının Efsaneleri
- Öyle Veliye, Böyle Öğrenci!
- Nükleer Kobay
- Enerji Sorunları Ve Büyük İhanet
- Kahraman Ordumuza
- Enerji Verimliliği Semineri
- Kumdan Kale
- Kumdan Kale-2
- Facia Senaryosu
- Balık Kafası!
- Sosa Bulanmış Çöplük
- Uyutulan Toplum...
- Hayat Dersleri
- Bu Hale Nasıl Geldik?
- Genetiği Değiştirilmiş Olaylar
- 31 Mart Ayaklanması-1
- 31 Mart Ayaklanması-2
- Yakarak Enerji Üretmek “Yenilenebilir” Mi?
- Ateşle Oynuyorlar!
- Elektromanyetik
- Çakallar Sofraya En Son Oturur
- Gemiler Yandı, Geri Dönüş Yok!
- Yönetecek Bir Şey Kalmadı Ki!
- Popüler Kültür
- Her Yıl Aynı Terane
- Kurban Toplumu!
- Namuslu / Namussuz
- Kent Ve Sanayi
- Sevgiler Günü'nde Tektaş Alın!
- Baz İstasyonu!